top of page

SOSYAL ONAY İHTİYACI NEDİR?

Yazarın fotoğrafı: Psk. Dan. Seyda Nur AtaPsk. Dan. Seyda Nur Ata

 

İnsanlar fiziksel, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarla dünyaya gelir ve gelişiminin her evresinde bu ihtiyaçlara olan gereksinimini devam ettirir. İnsanın bu ihtiyaçlarını karşılamasında çevresel faktörlerin de etkisi vardır. Bireyin davranışlarının çevre tarafından belirlendiği, özellikle aile, okul ve arkadaş çevrelerinin bireyin davranışlarını ve gelişimini şekillendirdiği bilinmektedir. İnsanların kişilerarası iletişimde önemli bir yere sahip olan tutumları diğer insanların da onayını önemli bir hale getiriyor ve sosyal onay ihtiyacını ortaya çıkarıyor.


Sosyal onay ihtiyacı tanım olarak, başkalarının beklentilerinin önemli görüldüğü, diğer insanların yargılarına önem verildiği ve sosyal etkileşimlerde bireyin uyuma yönelik davranışlara önem vermesiyle ilgilidir. Sosyal onay kavramını bir ihtiyaç olarak görülür. Sosyal onay ihtiyacı, diğer insanların düşünce ve fikirlerine uyma isteği sonucu oluşan kaygı durumudur. Ayrıca sosyal olarak kabul edilen bir insan olma arzusudur.

Birçok insan, davranışlarının altında yatan nedenlerin sosyal onay ihtiyacından kaynaklandığının farkında olmayabilir. Örneğin giyimimiz, saçımızın rengi, konuşma biçimimiz, gittiğimiz yerler belki yaşam biçimimiz bile bu ihtiyaca göre şekillenir. Sosyal onay, bireylerin diğer insanlarla sosyal ilişkiler kurmasında önemli bir faktördür. Bireyler arasındaki ilişkilerde hem yakınlaşmayı sağlayıp sosyal bağların kurulmasını sağlar hem de bireyin kendisinden çok diğerlerinin beklentilerine ve isteklerine göre bir hayat sürmesine neden olan bir durum olarak görülmektedir. Sosyal onay ihtiyacının tehlikeli yanı budur.

Özellikle sosyal kaygının yaygınlığı ve sonuçları göz önünde bulundurulduğunda sosyal onay ihtiyacının ne kadar değerli bir kavram olduğu ortaya çıkmaktadır. Sosyal fobisi/kaygısı olan insanları inceleyen bir çalışmada, bu insanların en yaygın özelliğinin onaylanmama ya da eleştiri almaya karşı olan duyarlılıkları ile korkuları olduğunu belirtmiştir. Yapılan çeşitli tanımlara bakıldığında sosyal kaygı, kişini çeşitli sosyal durumlarda uygun olmayan biçimlerde davranacağı, kötü bir duruma düşeceği, olumsuz bir izlenim bırakacağı ve başkaları tarafından olumsuz (aptal, zavallı, beceriksiz, yetersiz vb.) sıfatlarla değerlendirileceği korkusuyla yaşadığı bir rahatsızlık ve gerilim durumu olarak tanımlanabilir.

Sosyal kaygı sorunu olan insanlar; fizyolojik uyarılma miktarının artması, dikkatini toplayamama, gerginlik gibi kaygı tepkileri gösterirler. Ancak sosyal kaygısı olan insanlar, gerginliklerinin sebebinin o an yaşadıkları veya yaşayacakları etkileşimden kaynaklı olduğunun farkındadırlar.


Bir iş görüşmesinde ya da bir buluşmadan önce, kendinizi gergin hissettiği zamanlarınız olmuştur; ancak bunu devamlı bir şekilde gösterirseniz ve işlevselliği olumsuz olarak etkilerseniz sosyal kaygınız olduğu kabul edilir. Yani, yaşadığımız sosyal kaygı düzeyine göre, herkes bu döngünün içinde bir noktada yer alır. Bu normaldir. Ancak sürekli, bu kaygıyı yaşayıp istediği sosyal onayı alamayan insanlar devam etmekte olan etkileşimlere daha az katılım gösterir, kısa sürelerle daha az konuşur ve sık olarak kaygı yaratan durumların hepsinden uzaklaşma davranışına girerler. Bu durum kendilerine yardımcı olmaktan çok zarar vericidir. Başkaları ile etkileşime girmek zorunda olduklarında davranışlarında ketlenme, suskunluk ve geri çekilme görülür.


Bu sonuçların görüldüğü bireylerde sorunun nereden kaynaklandığını bularak ve bilişsel davranışçı süreçte yeniden çerçevelendirerek problemi hafifletmek veya tamamen kurtulmak mümkündür.


Kaynakça:

Gümüş, E., A. Sosyal Kaygı ile Başa Çıkma, Ankara, Nobel Yayınları 2.Basım (2010).

1.353 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page